14 Ağustos 2025 Perşembe

Trafik Kitaplığı

Claude Serres - Fransa

Trafik Kitaplığı 13 Yaşında!

Zonguldak’ta 26 yıldır kültür sanat ortamı sunan Sergi Odası 2012’de Karayolu Trafiği Can Güvenliği Kitaplığı oluşturdu. Sonrasında trafik cinayetlerine karşı sanatı yardıma çağırdı ve “Hayatımız Trafik” başlığı altında bir dizi kültür-sanat programı hazırladı. Program aynı zamanda sanatçılara, akademisyenlere, gazetecilere trafik kazalarında yaşanan acılara dikkat çekmeleri için bir çağrı niteliği taşıdı.

Konusunda güncelliğini korumasıyla ülkemizde tek olma özelliğini taşıyan Kitaplık; kitap, dergi, fotoğraf, DVD film, gazete kesikleri, afiş ve farklı konulardaki sergi paketlerinden (kitap kapakları, karikatür, fotoğraf) oluşuyor.
Claude Serres - Fransa
İlk kez 2012 yılında Zonguldak'ta Sergi Odası tarafından düzenlenen "Hayatımız Trafik" Etkinlikleri "Trafik Mağdurlarını Anma Günü" çalışmalarının paralelinde yapıldı. Dünyada her yıl Kasım ayının üçüncü pazarı gerçekleşen "Trafik Mağdurlarını Anma Günü" 1993'den bu yana Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu (FEVR) tarafından düzenleniyor.

Federasyonun bir açıklamasında, Avrupa'da her yıl 15 yaş altında bulunan 1100 çocuğun trafik kazalarında hayatını kaybettiği, 100 bin çocuğun ise ciddi bir şekilde yaralandığı belirtildi. Yine bu açıklamaya göre Dünyada trafik kazalarında ölen 1 milyon 300 bin insanın beşte birinin yaşı 15'in altında çocuklar. Federasyon bu açıklamayı 14 Mart 2012'de İsviçre'de meydana gelen ve 22'si çocuk 28 kişinin ölümüne yol açan trafik kazasından sonra yaptı.

Kitaplığın kurucusu, fotoğrafçı Ibrahim Akyürek; kültür, sanat ve bilim çevresinin onlarca değerini karayolunda yitirmesine karşın yollarda işlenen cinayetlerin yazıya, araştırmaya, belgesele konu olmasındaki kaygı veren yetersizliğe dikkat çekiyor.

 www.67kentimiz1.blogspot.com

 67sergi@gmail.com  

12 Ağustos 2025 Salı

Hollanda

      

 

Hollanda’da İsrail’e tepki: 
Microsoft işgal edildi 

İsrail ordusuyla bağı

Türk sinemacılardan MUBI'ye Gazze çağrısı: Sessiz kalmak taraf olmaktır 

Mayıs sonunda dijital film platformu MUBI’nin Sequoia Capital’den 100 milyon dolar aldığı açıklanmış, Silikon Vadisi merkezli şirketin İsrail ordusuyla bağı ortaya çıkmıştı.

MUBI aboneleri ve sinemaseverler bu duruma tepki göstermiş, dahası Aki Kaurismäki, Joshua Oppenheimer ve Levan Akın dahil 38 sinemacı MUBI’yi bu ortaklığı durdurmaya, Gazze’deki soykırıma ortak olmamayla çağırmıştı.

Sendikanın X’ten paylaştığı çağrı şu:

“Bizler, Türkiye’de sinema ve televizyon alanında üretim yapan emekçiler ve sinema paydaşları olarak, kuruluşundan bu yana maddi ve manevi destek sunduğumuz ve bağımsız sinema alanı için varlığını önemli bulduğumuz MUBI’nin, filmlerimiz aracılığıyla elde ettiği görünürlüğü; Gazze’de yaşanan soykırımı ve savaşı finanse eden bir şirketle paylaşmasını kabul etmiyoruz. Sessiz kalmak taraf olmaktır.”

Çağrıya aralarında sinema eleştirmeni, oyuncu, yönetmen ve senaristlerin de olduğu 400 kişi imza verdi.

O kişilerden bazıları:
 

6 Ağustos 2025 Çarşamba

Film

 

Sergi / Soğuksu Sahaf

"Yönetenler için de kullanışlıdır canavar: Trafiğin sorumlusu bir türlü alt edilemeyen “Canavar”dır! Düşmanlar birer canavara dönüştürülür, uluslar şehitler üzerine yükseltilir. Açıktır ki canavarların ve ölülerin politik güçleri vardır." Mark Neocleous

2 Ağustos 2025 Cumartesi

The Washington Post (WP)

     
 
WP, İsrail'in Gazze'de öldürdüğü 
18 bin 500 çocuğun ismini listeledi  

31 Temmuz 2025 Perşembe

Orman satarak mı yanarak mı biter?

 

Orman satarak mı yanarak mı biter?

İstanbul Havalimanı’nın yapımı için ÇED raporuna göre 2,5 milyon ağaç kesildi. Kuzey Ormanları Savunması bu rakamın taşocakları, Kuzey Marmara Otoyolu da hesaba katıldığında 13 milyonu bulduğunu söylemiş, 6 bin 500 hektar diye de belirtmişti. 2014, 2015 ve 2018’de tüm Türkiye’de yanan orman alanını miktarı her yıl için 6 bin hektarın altındaydı. İstanbul Havalimanı için kesilen ağaç sayısı o yıllarda yangınlarda kaybettiğimizden fazlaydı.

Yanan ormanlara üzülüyoruz, kahroluyoruz ancak yıktığımız ormanlarla aynı duygusal bağı kuramıyoruz. İnsanlar bu ilişkiyi kurabilseydi bugün İstanbul Havalimanı, önünde milyonların gözyaşları içinde ağıt yaktığı bir türbeye dönerdi. Yeşil bir mezarlık misali. Tam tersine, milyonlarca ağacın kesildiği bu havalimanı, yanından geçen otoyol, o yolu Anadolu’ya bağlayan üçüncü köprü birçok insana ‘icraat’ diye anlatıldı ve insanlar bu ‘icraatlara’ oy verdiler. Çağımızda ne gördüğümüz bize ne anlatıldığına bağlı.

MDF ve Yonga Levha Sanayicileri Derneği bir sunumunda mobilya ve ağaç satışıyla Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ihracata ulaştığından bahsederek övünüyor. 2000 yılında 2 milyon metreküp olan üretim kapasitesi 7 kat artarak 15 milyona çıkmış. Üretim kapasitesi artıyorsa kesilen ağaç sayısı da artıyordur. Zaten, “Orman Genel Müdürlüğü’nün üretimini artırması mobilya ve ağaç sektörlerinin büyümesinin arkasındaki en büyük itici güçtür” diyorlar. Orman yangınlarıyla kaybın giderek arttığı ve iklim krizi nedeniyle de artmasının beklendiği bu dönemde ağaçları kesip ihraç etmek sizce de yanlış bir politika değil mi?

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, 1984-2024 yılları arasında verilen izinlerle (maden, enerji ve turizm tesisleri gibi) 932 bin hektarlık orman alanının kaybedildiğini, 40 yıldaki izinlerin yarısının da 2021-2024 arasında verildiğini belirtmişti. Doğayı bir hiç, üstüne koyduğumuz her betonu yatırım gören anlayışı yıkmadıkça gerçekte ne kaybettiğimizi de anlayamayacağız.

  Orman yangınlarıyla mücadelede en az konuştuğumuz ama belki de en önemli konu ormanla kurduğumuz ilişki. Ormanların bu kadar risk altında olduğu bir dönemde insanı ormanı tüketmekten de vazgeçirmemiz gerekiyor. Orman manzaralı ev, ağaçların arasındaki turistik tesis, parka çevrilmiş ormanlık alan kavramları tarih olmalı. İnsan ormanda yerleşik oldukça elektrik kabloları, sigara izmaritleri, mangal külleri de ormanla tanışıyor. Madenler gibi sanayi tesislerine ormanda çalışma izni vermeyeceğimiz bir döneme girmeliyiz. Özellikle de ihracat amaçlı açılan madenler kırmızı listede olmalı. Endüstriyel hayatın bir parçası olmayı kabul etmiş de olsak gezegenin sınırları olduğu gerçeğini göz ardı ederek yaşayamayız. Kapitalizmin sınırsız tüketimi bizi yok oluşa götürüyor. Yanana üzülüp sattığımıza ve kestiğimize sevinecek bir durumumuz yok. 

Özgür Gürbüz    Birgün  

                              

19 Temmuz 2025 Cumartesi

19 Mart 2025

6. Çaycuma Günleri
Ulusal Karikatür Yarışması; 
BİSİKLET       
 Kaymakam Serkan Keçeli Kültür Merkezi 












F: İbrahim  Akyürek 
 

14 Temmuz 2025 Pazartesi

Oteller baronu, Türkiye Kültür Yolu Festivali için senin de kapını çalacak!

Kartalkaya yangını davasının yedinci günü… Eşini kaybeden Akişli: Oteller baronu Mehmet Nuri Ersoy da otel sahibi kadar cezalandırılmalı

Pelin Türkmen'in avukatlarından Bilsay Sarper Arslan da "Örtbas ettiğiniz, silmeye çalıştığınız tek bir belge, soruşturma izni verilmeyen kişilerin hepsinin peşindeyiz. Bu çürümüş irin olup akan rant düzenine artık bir can daha vermek istemiyoruz. Bu dava bizim son görevimiz. 'Türkiye artık ucuz ölümler ülkesi değildir' diyecek hakimler de buradadır" ifadelerini kullandı.
      

13 Temmuz 2025 Pazar

arşiv

 Geleceğe yönelik bir mücadele, ölüler için adalet mücadelesinden vazgeçecek olursa kesinlikle kaybedecektir.  Canavar ve Ölü 

10 Temmuz 2025 Perşembe

Kültür savaşları

Faşizm ve kültür-II

Diğer bir deyişle, insanlar yalnızca biyolojik varlıklar değil, anlam arayan, kimlik kuran, değerlerle hareket eden varlıklardır. Biyolojik ihtiyaçlarına öncelik veren hayvanlardan farklı olarak insanlar, “doğru”, “yanlış”, “hak”, “adalet”, “onur” gibi kavramlar üzerinden tepki verirler. Geçim derdi, onurla yaşamak, emeğinin karşılığını almak, torpilsiz hak kazanmak gibi ahlaki-siyasal taleplerle iç içedir. Ekonomik bir kriz ancak bu kavramlarla anlamlandığında siyasallaşır.

Primatolog, sinirbilimci, Robert Sapolsky’nin, “Kültür, değerlerin, tarzların, davranışların bir sonraki kuşağa genetik olmayan yollarla aktarımıdır” biçimindeki tanımı da kültürün geleceği belirlediğine, ancak değiştirilebilirliğine, siyasal mücadeleyle şekillendirilebileceğine işaret eder.

   Walter Benjamin’e atfedilen “Her faşist zaferin arkasında bastırılmış bir devrim vardır” sözleri, faşizmin, toplumsal hafızayı silme, tarihi yeniden yazma, kayıp devrimin içindeki gelecek umudunu unutturma çabasının mantığını da açıklar. Faşist rejim, yalnızca zorla değil, kültür savaşlarıyla ayakta kalmanın ötesinde, geleceğini güvenceye almayı amaçlar; bugünü de ona göre biçimlendirir. İşte bu yüzden, kültür savaşları bu kadar önemlidir.

Türkiye’de siyasal İslamcı rejim, işte bu hafıza rejimini ısrarla kurmaktadır: 15 Temmuz anıtları, Osmanlı nostaljisi, Cumhuriyet nefreti, militarist dizi evrenleri, kamusal alandan kadın bedeninin silinmesi, sürekli yinelenen “yerli ve milli değerler” söylemi, hakaret davaları, Diyanet’in bütçesinin, bir ruhban sınıfına eklemlenmiş kadrosunun biteviye büyüme eğilimi bu stratejinin parçalarıdır. Kültür, bu iktidarın en etkili silahıdır. 

Ergin Yıldızoğlu   Cumhuriyet 

                        

7 Temmuz 2025 Pazartesi

Kültür üzerinden inşa edilen baskı ancak...

 

Faşizm ve kültür

Kanadalı kültür kuramcısı Prof. Henry A. Giroux, “Culture as a Pedagogical Battlefield in the Fight Against Authoritarianism” başlıklı yazısında kültürü pedagojik bir savaş alanı olarak tanımlıyor, faşizmin günümüzde estetik, medya, yapay zekâ gibi araçlarla nasıl normalleştirildiğini gösteriyor.

   Giroux için demokratik yaşam biçimi; düşünme cesaretiyle, hakikatin izini sürme ısrarıyla, ortak hafızayı canlı tutan bir yurttaşlık etiğiyle mümkündür. Bu yüzden kültür, siyasetin yalnızca yansıması değil, kurucu zemini, hegemonik aygıtıdır. Kültür üzerinden inşa edilen baskı ancak kültür üzerinden verilecek bir direnişle aşılabilir.

Bugün Madımak’ı anmak, Özgür Özel’in yaptığı gibi LeMan’ın karikatürüne sahip çıkmak aynı zamanda hafızayı, hakikati, eleştirel düşünmeyi savunmaktır. Bu ülkenin gerçek gücü, unutturulanlarda değil, hatırlayanlarda, direnenlerde, sözünü ısrarla söyleyenlerdedir.

   Kapitalizm aynı zamanda, bir değerler sistemidir. O değerler (rekabet, itaat, unutkanlık, tüketim, sessizlik) bugün kültürel faşizmin en güçlü silahlarıdır. Öyleyse faşizme karşı mücadele yalnızca ekonomik politikalarla değil, aynı zaman da bir kültürel savaşla mümkündür. Sanatın, eleştirinin, hafızanın susturulduğu yerde “demokrasi”, ifade özgürlüğünü bastıran rejimde adalet, yalnızca bir simülasyondan ibarettir.

Hatırlamak bir eylemdir. Unutturmaya karşı direnmek, bir yurttaşlık görevidir. Direniş, kültürle başlar çünkü faşizm artık sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir kültürdür. Muhalefet lideri, ahlak, adalet, cesaret, laiklik temalarını (kültür), açlık, yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, güvencesizlik temalarıyla birleştirmeye başladığı için rejim sallanmaya başlamıştır. 

Ergin Yıldızoğlu   Cumhuriyet 

                         

3 Temmuz 2025 Perşembe

Zonguldak

      
Sefalet zammı teklifine karşı 
GMİS, MTA, emekliler sendikası birlikte:










 F: İbrahim  Akyürek